Misty – “Kurtlarla Koşan Kadın”

The World of the Married ve Sky Castle dizilerini izlediğimde konuları tamamen farklı olsa da çok benzer formülasyonlar üzerine kurulduklarını düşünmüştüm. Biri ihanetle sarsılan travmatik bir evlilik öyküsü, diğeri ise çocuklarını üniversite giriş sınavına hazırlayan zengin ve hırslı ailelerin rekabetçi hayatını esas alsa ve şu hâliyle hiçbir alakaları yok gibi görünse de aslında var. Hem de çok.. Bana göre bayağı bayağı biri diğerinin ardılı iki dizi idi ki şimdi oraya protatip sıfatıyla bir diziyi daha ekledim; Misty.

Ben tersten gitmeyi pek bir sevdiğim için sondan başa önce 2020 yapımı The World of the Married, ardından Kasım 2018 yapımı Sky Castle, en son da Şubat 2018 yapımı Misty dramasını izledim. O yüzden bu üç dizi arasındaki etkileşimi fark edebilmem biraz zor oldu. Konuları tamamen farklı olsa da adeta bir üçlemenin devam projeleri kadar benziyorlar. Üçünün de belirgin ortak özellikleri var; olay hep zengin ama mutsuz insanların hayatları etrafında dönüyor, ana kahramanlar kadın, erkekler ikinci planda, ana kadın karakter tam bir alfa, 40’lı yaşlarında, hırslı, komplike bir yapıda ve muhakkak genç kızlık zamanlarına ait travmatik bir sırrı var.

Üçü de çok severek (ve aynı zamanda yorulup yıpranarak) izlediğim diziler oldu, ama en güçlü ortak noktaları olan hikâyenin yönlendiricisi alfa kadın karakterler bazında düşündüğümde en güçlü olanı benim en son izlediğim, ama aslında bu minvalde dizilerin ilki olan Misty ve ana kahramanı Go Hye-Ran.

Bu kısmın incesine çok girmeyeceğim, diğer iki diziyi ve ana kadın kahramanlarını kendi başlıklarında detaylı yazdım zaten. Misty‘den bahsedeyim ben biraz. 30’lu yaşlarının sonundaki Go Hye-Ran adlı çok ünlü bir ana haber sunucusunun bir şekilde bir cinayet davasına adının karışması ile açılıyor dizi. Go Hye-Ran’ın karakteri, hayatı, işi, evliliği, öldürülen kişi ile münasebeti ve en önemlisi gerçekten katil olup olmadığı yavaş yavaş çözülüyor.

Go Hye-Ran çok hırslı, başarılı bir kadın, ülkenin en güvenilir ve en yüksek reytingli anchorwomanı, ama yaşı itibariyle artık koltuğu astına devretmesi gerekiyor, gel gelelim Go Hye-Ran başkaları öyle istiyor veya sistem öyle dayatıyor diye sahip olduğu bir şeyden vazgeçecek bir kadın değil ve direniyor. Diğer yanda kağıt üstünde devam eden sancılı bir evliliği var, üstünün kreması olarak da bir cinayet soruşturmasına adı karışıp haber yapanken, haberin kendisine dönüşünce hayatı tamamen savaş alanı hâline geliyor ve dizi de böylece ilk bölümden aksiyon alıyor.

Ama Go Hye-Ran kadim ve savaşçı ruha sahip, mücadele içgüdüsü çok güçlü bir kadın, o yüzden her cephede terini kanına katıp savaşıyor 16 bölüm boyunca. Normalde bu çeşit; biri bitip bir oh diyemeden başka bir derdin başladığı, ana karakter üzerine ağır baskı bindirilen hikâyeler boğar, daraltır beni.

Gel gelelim Go Hye-Ran herhangi bir dış etkenden beslenmeyen, tamamen içten gelen, kendi ruhuna ait öyle sağlam bir güce ve öz güvene sahipti ki yıkılmayacağını, yıkamayacaklarını bilerek, sadece “acaba bu darbeyi nasıl püskürtecek” merakı ile izledim bu serüveni. Öyle sağlam dövüştü ki “yıkılsa da gam yemem artık” dedim bir kerteden sonra da. Gücünü öyle bir kabul ettirdi ki herkese, yıkılsa da onunki mağlubiyet, karşısındakilerinki galibiyet olmayacaktı artık. Böyle karakterler çok sık yazılamıyor maalesef, o yüzden hem kdrama müdavimleri, hem sıkı bir kadın hikâyesi arayanlar için kaçırılmaması gereken bir dizi.

Estés’in Vahşi Kadını

Misty senaristi Jae-In, Clarissa Pinkola Estés‘in Kurtlarla Koşan Kadınlar‘ını okudu mu bilmiyorum, bilemem, ama benim Go Hye-Ran’ı izlerken beynimde şekillenen imge hep buydu; kurtlarla koşan bir kadın.

“Eğer size bir ara meydan okuyan, işe yaramaz, şımarık, kurnaz, asi, itaatsiz, isyankâr denmişse, doğru yoldasınız.” der kitapta Estés. İşte Go Hye-Ran tam böyle bir kadın. Kayınvalidesinden, iş arkadaşlarına, hasımlarından, hayranlarına kadar hep bu sıfatlarla etiketlenen ve ürküntü ve kıskançlıkla karşılanıp dışlanan bir kadın. Doğru bildiğini yaparken çok tehlikeli ve pervasız olabilen, kendi prensipleri çerçevesinde yaşayan, bu çerçevenin sınırları keskin ve tartışmaya açık olsa da, o alan dahilinde tek hükümran olan, soğuk, ketum, kaba, asi bir kadın. Yine de günün sonunda, kavga bittiğinde elleri en temiz kalan da bu kadın.

Go Hye-Ran “tehlikeli ve uzak durulması gereken” olarak etiketlense ve dışlansa da aslında dahil olduğu yoz ve hasta sosyal çevredeki Estes’in tasvir ettiği sağlıklı kadın.

“Sağlıklı kurtlar ve sağlıklı kadınlar belirli ruhsal karakteristikleri paylaşırlar: Keskin bir duyarlık, oyuncu bir ruh ve yoğun bir kendini adama kapasitesi. Kurtlar ve kadınlar, doğaları, araştırıcılıkları, büyük bir dayanıklılık ve güce sahip olmaları bakımından yakın akrabadırlar. Sezgileri çok güçlüdür; yavruları, eşleri ve sürüleriyle yoğun bir biçimde ilgilenirler. Sürekli değişen koşullara uyum sağlamakta deneyimlidirler; tuttuklarını koparmalarının yanında çok da cesurdurlar.” İşte Go Hye-Ran tam böyle bir kadın.

“Bir kere başını eğersen sonra hep ezerler. Eğilme!”

Dizinin ilk bölümlerinde kanlı bıçaklı rakibi ve ondan sonra ana haber bülteni koltuğunun yeni sahibesi olacak olan Ji-Won’a verdiği bu değerli öğüt Go Hye-Ran’ı en net tanımlayan özelliğiydi sanırım. Ezilmemek için eğilmemesi başına buyrukluk olarak yansıtıldı ilk bölümlerde, muntazam bir bahçedeki ayrıksı ottu Go Hye-Ran! Ama öyle olmadığını, kıskançlık değil haksızlığa tahammülsüzlük dürtüsüyle savaştığını, kadın olduğu için önüne çekilen setleri, aşağılanmaları ve yıllarca bunlarla mücadele etmenin onu katılaştırdığını yavaş yavaş anladım. Bazı şeyleri ancak yeterince yakından bakınca gerçekten görebilirsin, Belli bir mesafeden gördüğün siluet gerçek değildir, Go Hye-Ran gibi kadınlar da öyle..

Spoiler biraz da..

Dizideki temel aksiyon unsuru Go Hye-Ran’ın eski sevgilisi olan ünlü bir golfçünün kaza süsü verilen bir cinayetle öldürülmesi. Arabasından Go Hye-Ran’ın broşu çıktığı için bir şekilde ihâle onun üstüne kalıyor ve macera başlıyor. Bu noktada senaristin olayları ve karakterleri birbirine ulama tekniğini çok sevdim. Öldürülen kişi Go Hye-Ran’ın eski sevgilisi olduğu için bir şekilde olay hep duygusal zeminde ilerler diye tahmin etmiştim. Ama Go Hye-Ran’ın mevkii makam sahibi adamların kuyruğuna basması ve bu yüzden bu cinayette baş şüpheli olarak hedef tahtasına oturtulması ile işin rengi değişti. Aşk hayatındaki karmaşa idealist haberciliği yüzünden ödediği bir bedele dönüştü ve konular birbirini besleyip karışarak ilerledi. Çok hoşuma gitti bu harmoni.

Katilin kocası çıkması o kadar da hoşuma gidemedi ama:) O olduğu çok belliydi, ama son ana kadar da başka biri çıksın “ben yaptım” desin diye bekledim. Dedi de:) Ama bu da mutlu etmedi. Go Hye-Ran sırtındaki yük artık taşıyamaz hâle gelene kadar direndi, sonra da galiba pes etti. Ucu bi’ minik açık bir final olsa da Go Hye-Ran’ın o tükendiği yerden kalkabildiğini sanmıyorum.

Sıkı bir kadın karakter izletmek vaadini sonuna kadar karşılasa da depresif bir diziydi Misty.



Yorum Gönder

0 Yorumlar