The Mehta Boys - "Bırakalım Artık Bu Saçmalıkları, Gökyüzü Ne Kadar Da Güzel!"

Amazon Prime'a bu ay eklenen Hint filmi The Mehta Boys'u izledim, uzun zamandır izlediğim ilk Hint filmi oldu. Pandemiden sonra Hint sinemasının geçirdiği dönüşümü sevemedim ısınamadım bir türlü, sevdiğim yönetmenlerden de artık pek yeni film gelmeyince arayı açmıştım hayli. The Mehta Boys gönlümü alan temiz, samimi bir film oldu, güzel vakit geçirtti.

Dünya var olalı beri süregelen çok kadim bir konuyu ele alıyor film; baba-oğul çatışması! Mumbai'de yaşayan genç, yetenekli, ama özgüven eksikliği olan mimar Amay annesinin vefat haberini alıp apar topar kırsaldaki aile evine döner. Cenazenin ardından ablası, Amay'ın sorunlu bir ilişki yaşadığı ve hemen hemen hiç konuşmadığı babası Shiv'i yanına alıp Amerika'ya götürmeye karar verir, ama uçak biletlerinde bir sorun çıkınca Shiv'in gidişi birkaç gün ileri sarkar ve bu süre zarfında Amay'ın yanında kalması gerekir. Daha önce hiç baş başa kalmadığı babasıyla geçireceği bu birkaç gün Amay'ın hayatını kökten değiştirecektir.


Filmin en sevdiğim yönü; sorunlu baba-oğul ilişkisindeki durgun-gergin dinamiğe dair yaptığı, derin bir gözlemin, hatta belki tecrübenin yansıması olduğu belli olan ince tespitlerdi. Amay cenaze için eve döndüğünde Shiv diğer konukları nasıl karşılıyorsa Amay'ı da öyle karşılar ve elini sıkıp geçip gider ve film daha bu ilk temastan kazmayı temiz acıtacak bir yere vurur. Kızmak, söylenmek, eleştirmek bile bir lütuftur, evladını görmezden gelerek canını yakma becerisi geliştirmiş bir babanın yanında. Amay babasına danışmadan Mumbai'ye yerleşme kararı almış, başına buyruk birine dönüşmüştür, madem öyle o zaman babası tarafından yok sayılarak cezalandırılmanın acı tadına da bakacaktır.


O zamana kadar hep annesi ve ablasının aradaki tampon bölge işlevi görmesiyle idare edilebilen Amay'ın babasıyla olan gergin ilişkisi iki kadının aradan çekilmesi ve baş başa kalakalmalarıyla yeni bir düzleme kayar. İkisinin de birbirine dair tahammül edemediği huyları, eleştirileri, kırgınlıkları, içine attıkları ve hepsinin dibinde doyurulamamış bir sevgi açlıkları vardır. Tek tek hepsi gün yüzüne çıkar. Amay'ın babasına olan hırsından, inadından yetişkin bir erkek olarak kurduğu hayatı da payını almıştır. Amay farkında değildir henüz, ama babasıyla olan ilişkisini düzeltmek demek kendini düzeltmek, babasıyla olan kavgasını bitirmek kendiyle olan kavgasını bitirmek demek olacaktır. İki erkek karşılıklı inatlaşma ve asla geri adım atmama prensibine dayanan ilişkilerinde baba-oğul konumunu kaybetmişlerdir fark etmedikleri bir noktada. Yeniden bu konumda karşı karşıya durabilmeleri için de derinden, çok derinden çatırdamaları gerekir. 


Bazen neredeyse birbirine trip atan iki nazlı sevgiliyi anımsatan trajikomik halleri ise filmi sert bir tema olan baba-oğul çatışmasından taşırıp yumuşatan zarif bir dokunuş olmuş. Biricik karısının ölümüyle zaten bitimsiz bir yasa bürünen Shiv hesaplaşmak değil uzlaşmak istemektedir aslında oğluyla, Amay'ın ise hâlâ bir babadan alınacak büyük bir hayat dersine ihtiyacı vardır. Hem bir erkek, hem de bir mimar olarak hayatta kendi alanını çizmesinde ona ışık tutacak bir ilhama ihtiyacı vardır ve o ilham babasının bağrında gizlidir. Günün sonunda bu hikâye zıt düştükleri ilk yerde iletişimi kopan bir baba ve oğlun ite çeke, küse barışa birbirlerinin kulağına gidecek ortak dili kurma serüvenidir aslında. 

Yan yana uzanıp evin göçen tavanındaki boşluktan gökyüzünü izlerlerken aralarında aşamayacakları hiçbir şey yoktur, aslolan da budur.

*Başlıktaki alıntı Turgenyev'in Babalar ve Oğullar romanına ait.


Yorum Gönder

0 Yorumlar