2024'ün en underrated dizisini 10 bölümlük bir Japon dizisi olan House of the Owl ilan ettim. Hakkında sosyal medyada çok az paylaşım ve yorum gördüm, imdb puanı da (6,6) hak ettiğinin çok altında kalmış. Hâlbuki gerçekten akıcı, giderek yükselen, giderek tatlanan ve şık bir plot twistle sezon finaline yürüyen, çaldığı zamana değen bir dizi.
Kingmaker hikayelerine zaten bayılıyorum,
Queenmaker dizisini yazarken de bahsetmiştim bir fasıl. Halkı yöneten krallar ve kralları yöneten kingmaker'lar.. Şu bir gerçek ki gösterişli kral hikâyelerinin arka planında kalan kral yapıcılar çok daha komplike, karanlık ve gizemli bir hikâye vadediyor ve ben bu ikincisine çok daha hevesle talibim. House of the Owl da tam böyle bir ana karakterin karizması etrafında gelişen ve bu karakterin ihtişamına, dilden dile dolanan "Baykuş efsanesi"ne izleyiciyi bir çırpıda ikna eden bir dizi.
"Babam.. Biz Japonların kuromaku dediği biri. Gücün arkasındaki güç. Onlar gözlerden uzak olur. Japonya'da bu güç simsarlarının onayı olmadan çok az şey gerçekleşir. Yüzyıllardır böyle. Kimse babamın işi hakkında konuşmaz. Ailesi bile." Oğlu Ryu böyle tanımlıyor Ryutaro Ogami namı diğer Baykuş'u. Kuromaku, yani Japon meşrebince bir kingmaker'dir Baykuş. Gölgedeki adamdır, hiçbir şeyle ilgisi yokmuş gibi görünür, ama her taşın altında elinin izi vardır, ülkenin başbakanı onun 70. doğum günü partisine gelip bizzat tebrik eder, ülkenin yönetici elitleriyle derin bağlantıları olan, başbakanı bile kendine gebe bırakmış bir adamdır.
Baykuş metaforu ardında siyaset arenasında gizemli ve görkemli bir efsane inşa etmiştir, ama artık hem kendisi yaşlanmış, yöntemleri hızla değişen dünyanın gerisinde kalmış, hem de safında durduğu başbakan devrilmek üzere olduğu bir iktidar krizine girmiştir. Şimdi son bir kez zarlarını atıp bu oyunu çok sevdiği ülkesinin ve mevcut başbakanın lehine çevirmek zorundadır. Gel gelelim puslu ve günahkâr geçmişinin karanlık bir köşesinde büyümüş yetim bir çocuk yıllardır ondan alacağı intikam için gün saymakta ve Baykuş henüz farkında olmasa da adımladığı tüm yolların altını bir fare gibi oymaktadır. 4 çocuğunun ayrı ayrı kurdukları hayatlar başta olmak üzere Baykuş'un etrafını kuşatan herkes ve her şey bu intikam oyununda konuşlanmış satranç taşlarıdır artık ve Baykuş varlığından haberinin bile olmadığı bir düşmana karşı ahir ömrünün son savaşını verecektir şimdi.
Nefis bir dizi. Hem bir kingmaker hikâyesi, hem bir aile çatışması, hem bir politik drama, hem de tam bir manyak asyalı kafasının ürünü olan çok çarpıcı bir intikam öyküsü. Dizi 10 bölüm, bölüm süreleri de aşağı yukarı 45 dakika. Bu kadar az bölümde ve kısa sürede bahsini ettiğim tüm bu konu başlıklarının her birini gayet incelikli ve derli toplu bir şekilde işleyebilmek de Japon pratikliğinin ve minimalizminin bir alametifarikası olsa gerek.
Çok rastlanan hatta beklenen bir şeydir; birden fazla türü aynı potada eritmeye çalışan yapımların bir noktadan sonra arapsaçına dönmesi, haddinden fazla karmaşık ve boğucu hale gelmesi ve senaryonun işler karıştıkça boşa düşmesi. House of the Owl'un en fiyakalı tarafı bu işi çok temiz kotarması. Bir tarafta çok karizmatik bir ana karakter ve etrafında her biri çok farklı hayatlar yaşayan 4 çocuğu, diğer tarafta da ülkenin başbakanlık koltuğu için verilen gerilimli ve entrikalı bir oyun var. Her biri birbirinden bağımsız parçalar olarak ilerlerken bir anda en alelade olanından en güçlüsüne kadar tüm karakterler büyük bir intikam oyununun oynandığı bir satranç tahtasındaki taşlara dönüşüyorlar ve hikâye çok leziz şekilde vites büyütüyor. Ve tam bu noktada da sezon finaline giderek çok kırıcı oldular, umarım tez elden gelir yeni sezon.
0 Yorumlar