Kidding - "Her Acının Bir Adı Olmalı"

Son zamanlarda, hatta biraz abartmaktan ne çıkar, hayatım boyunca izlediğim en ilham verici dizilerden birinin başından kalktım. Kidding!

2018 yapımı showtime dizisi kidding maalesef 2. sezonu sonunda iptal edilmiş, yine de final olarak da görülebilecek harika bir son bölüme sahip olduğu için yarım kalmış bir öykü olarak değerlendirmiyorum asla, ama keşke daha fazla izleyebilseydim. 

Jim Carrey ve yapımcı/yönetmen Michel Gondry'i kült olmuş eternal sunshine of the spotless mind filminden sonra yeniden bir araya getiren proje olma özelliği ve iddiası da taşıyan Kidding bu vesileyle yarattığı beklentiyi fazlasıyla karşılıyor. 

Efsane bir televizyon sunucusu olan Fred Rogers'dan (Amerika'nın Barış Manço'su diyim siz anlayın) ilham alınarak tasarlanmış Jeff Piccirillo, namıdiğer Jeff Pickles karakteri etrafında şekilleniyor kara komedi ve dram türlerindeki dizi. Jeff Pickles çok ünlü ve çok sevilen bir televizyon programcısıdır, puppet time adlı TV şovunda her biri kendisi kadar ikonikleşmiş kuklaları ile beraber eğitici, öğretici, eğlenceli içerikleri olan bir çocuk programı sunmaktadır. 

Bunu yaparken olmazsa olmaz tek kriteri en şeffaf ve zarif biçimde çocuklara fayda sağlamak ve onları hem dünyaya hazırlamak, hem de "dahilî ve haricî tüm düşmanlarıyla" dünyadan korumaktır. O yüzden de hem çok sevilen ve güvenilen, hem de yaptığı cüretkar sistem eleştirileriyle her an okkanın altına gitmeye müsait bir adamdır. Kuklaları Jeff'in kız kardeşi Deirdre yapar, programın yapımcısı ise babaları Sebastian'dır, yani puppet time derdi, çilesi ve neşesiyle tam bir 'aile işi'dir.

Dizi Jeff'in sıradan hayatından bir günle açılmaz, sıradan hayatı geri dönüşsüz biçimde üstüne göçtükten ve o göçüğün altında yaşamak yeni sıradanı olduktan sonra müşerref oluruz biz Jeff'le. 

İkiz çocuklarından biri, bir trafik kazasında ölmüş, yuvası dağılmış, evliliği bitmenin eşiğine gelmiştir. Jeff her zamanki rutininde Amerika'nın nazik ve sevecen tv ikonu Jeff Pickles olarak her sabah çocuklar için önlerinde uzanan hayat yolculuğunda rehber edilecek en elzem bilgileri, olabilecek en nahif ve renkli hâliyle öykülemeye devam ederken, kendisi evladı ölmüş ve bu ölümü ne kendisi ne eşi ne de diğer çocuğu kaldırabilmiş bir baba olarak kendi hayat yolculuğunda çıkmaz bir sokaktadır. 

"Çocuklar gökyüzünün mavi olduğunu biliyor. O gök başlarına yıkıldığı zaman ne yapacaklarını bilmeleri gerek asıl. En karanlık hislerinden bahsedemeyince sessizliğe gömülürler ve haberlere çıkanlar o sessiz tipler olur. Onlarla en büyük korkularını konuşmak için en uygun durumdayım şu an, anneciklerinin, babacıklarının ve sevdikleri herkesin bir bitiş tarihi var." diyen Jeff programına da ölüm temasını konu etmek ister.

Zirâ artık Jeff'in içinde debelendiği dünya dipsiz ve bitimsiz bir matemdedir, ekranın diğer ucundaki milyonlarca çocuğunu da her an bir vesileyle kapılarını çalabilecek olan ölüm kavramına karşı hazırlamayı ve bu yolla bir umut kendi acısını da sağıltmayı amaçlar. Ama programın yapımcısı olan babasına göre her sabah kocaman bir fıçı içinde turşu şelalesinden paraşütle atlayıp evlerine misafir olduğu çocuklara ölümden bahsetmeye başlaması felaketle sonuçlanacak bir fikirdir. Jeff Pickles bir insan değil; bir ikon, bir marka, bir idea'dır ve bu idea Jeff'in kişisel hayatındaki krizlerin dışındadır. Jeff Pickles iç dünyasında ne yaşarsa yaşasın, her sabah kocaman bir fıçı içinde turşu şelalasinden paraşütle atlayıp çocuklara neşeli şarkılar söylemeye devam etmek zorundadır. 

Gelgelelim Jeff artık bu dengeyi koruyabilecek psikolojide değildir, yaşadığı buhran ve üstündeki baskı taşınamaz kerteye ulaşmıştır çoktan. Babasının durumun ciddiyetini idrak etmesi için ise Jeff'in ona bir takım "küçük tatlı sürprizler" yapması gerekecektir!

Dizi ilk sezonunda Jeff ve babası arasındaki gerilimi, Jeff'in deliliğin sınırlarından minik adımlarla karşıya geçişini ve babası Seb'in programı Jeff'siz de devam ettirebilmek için bulduğu yaratıcı ve kapitalist çözümleri konu alıyor genel olarak. 

Karmaşa değil Temaşa

İkinci sezonda ise Jeff'in üstündeki baskının katlanarak artması, bir şeyleri toplamaya çalıştıkça daha da dağıtması, dibin dibinde bir dip daha bulması şeklinde ''Jeff versus Dünya''nın renkli kafes dövüşü tadında geçiyor. Ve aslında her şeyin karıştıkça çözüldüğünü, tüm bu kaosun göbeğinde her şeyin kendi yatağında, sakin ve çoktan tayin edilmiş bir nizamda ığıl ığıl akmakta olduğunu da görüyoruz. Jeff'in bakış açışıyla yuvarlana yuvarlana bir uçurumdan düşerken, tanrısal bakış açısında yatağında akan dingin bir nehirde seyrediyor aslında her şey. Aslında her şey yerli yerine oturmak için karışmakta, bu bir karmaşa değil, bir temaşa aslında.

"Her acının bir adı olmalı" 

Kidding trajediyi komediyle harmanlayıp hayata, ölüme ve her türden ilişkilere dair derin analizler barındıran bir dizi. 

İkiz kardeşi Phil öldükten sonra kimsenin fark edemediği çok sancılı bir varoluş krizine gark olan 12 yaşındaki Will mesela. Birinci sezon geneline serpiştirilmiş flashbacklerden parçaları birleştirerek kavrıyoruz ki Phil'in ölmediği ve Pickles ailesinin henüz parçalanmadığı geçmişte Will uysal, nazik bir çocuk, Phil ise ikizlerin haşarı ve kavgacı olanı. Ama Phil'in öldüğü gerçeklikte izlediğimiz Will hiç de öyle geçmişteki gibi bir çocuk değildir. Phil gibidir, Phil'in bir yansıması, giderken dünyada bıraktığı gölgesidir adeta, kavgacı sorunlu bir çocuktur. 

Will ikizinin matemini kendisi olmaktan vazgeçerek tutmaktadır ve hiçkimse bunun farkında değildir. Aynada kendisini değil ölmüş kardeşini gören Will'in matemle ve ergenlik sancılarıyla yoğrulmuş bu varoluş krizini atlatıp yeniden kendi olmaya dönmesi ise 2. sezonun en derinlikli öykülerinden biri.

Veya Deirdre.. Eşini ve iki çocuğunu yıllar evvel terk edip giden annesi gibi olmamak için aldatıldığı hâlde kulağının üstüne yatıp evliliğine devam eden Deirdre. Babası hep Jeff'in üstüne düştüğü için öz değer eksikliği ve kağıt kesiği onlarca yara beresi olan, iyileşemeden büyümüş pek çok çocuk gibi hayata karşı hep amatör kalmış Deirdre. 

Dramatik düşüşler ve ihtişamlı kalkışlar yok Deirdre'de. Dizinin en gerçekçi karakteri ve hikâyesi o yüzden de. Başarıları da, yenilgileri de spontane gelişen, bir sonraki hamlesi de bir sonraki darbesi de öngörülemez tekinsizlikte yaşam mücadelesi veren, tam aştı derken başa saran, tam başa sardı derken üstünden aşan çok gerçek bir insan tasviri, ancak bittiğinde anlaşılacak ve henüz bitmemiş bir resim Deirdre.

Ve dizinin en ikonik çarı, tam bir yaşlı kurt, kaburgalı risotto Sebastian.. Karısı evden kaçtıktan sonra kendini iki çocuğunu yetiştirmeye adayan ve bunu yüzlerce hata yaparak kotarabilen, ama yine de "kalan" olduğu için saygı duyduğum bir karakter.

Jeff ve Deirdre babalarını, giden annelerinin yerine de koymak isteseler de Seb erkek aklıyla, hem de duygusallıktan arınık oldukça rasyonel bir erkek aklıyla hareket eden bir adam ve bu boşluğu asla dolduramadığı gibi yer yer daha da derinleştirmeyi bile başarmış ama ne olursa olsun günün sonunda çocukları yatırdıktan sonra ortada kalan oyuncakları toplar gibi 40'lı yaşlarına geldiklerinde dahi evlatlarının darmaduman hayatlarından ortaya saçılanları toplama alışkanlığını hiç kaybetmemiş, babalık önlüğünü üstüne ömürlük giymiş bir adam. 

Mormonlardan daha çok mormona benzeyen ama mormon olmayan Jeff ise "100 yılda bir gelir böylesi" bir insan. 

Mükemmel değil, pirüpak değil, hatasız hiç değil, ama onun sahip olduğu şeylere sahip olup da öyle bir insan olmayı ve kalmayı becerebilmesi çok zor olan, milyonlarca insanın uğruna ruhunu bile satabileceği şeyleri öncelikler listesinin çok gerilerine koyabilen çok çizgi dışı biri. Herkes sınanmadığı günahın masumudur düsturundan hareketle bu övgüye mazhar da değil; Jeff zenginlik, şöhret, saygınlık gibi kibrin ateşine odun taşıyan her şeye sahip olan ve hepsinin üstünden seke seke atlayan, sınandığı, hem de her gün tekrar tekrar sınandığı günahların masumu. Onu nadide yapan da bu. 


"Pek çok şeye param yeter, ama sadece ihtiyacım olan şeylere para harcarım. Paranın gerisi de daha çok ihtiyacı olan insanlara gider."
Böyle der Jeff. En doğalı bu olmasına rağmen evet bu duruşu Jeff'i içinde yaşadığımız düzende nadide bir insan yapar.

Yine aslında çok basit, ama beni üstüne düşündüren ve kendi kendime hatırlatmaya devam ettiğim bir Jeff Pickles tavsiyesi ile bitirelim yazıyı; Güzel bir kelime kullanabilecekken kötü bir kelime kullanma.


Yorum Gönder

0 Yorumlar