Beyond Evil – Canavarlarla Nasıl Başa Çıkılır?

Sıkı bir polisiye izlemenin bana verdiği keyif bambaşka, en sevdiğim tür sanırım. Ve en sevdiğim türde bugüne kadar izlediğim en sağlam kdramanın başından yeni kalktım, çok sevdim, çok keyif aldım. Polisiye müdavimlerine Kore dizileri ile haşır neşir olun olmayın gönül rahatlığı ile tavsiye ediyorum. Kurgusu, oyunculukları, müzikleri, hikâyesindeki detaycılık ve tutarlılık ile çok özenli ve temiz bir iş Beyond Evil.

Girizgahı kısa tutup hemen de konusuna geçeyim hatta, yazacak çok şeyim var daha:)

Manyang adındaki kırsal bir Güney Kore kasabasında geçiyor hikâye. 20 yıl önce bir genç kızın ortadan kaybolup, iki elinin parmak uçlarının kesilmiş hâlde evinin önünde bulunması, ardından da benzer metotlarla bir başka genç kızın öldürülüp kamış tarlasına atılması sonrası sarsılan kasaba ve paramparça olan bir ailenin trajedisiyle açılıyor dizi. Öldürülen ilk genç kızın ikiz erkek kardeşi Lee Dong-Shik bulunan bazı delillerden dolayı tek şüpheli olarak gözaltına alınıyor ve günlerce dövülerek konuşturulmaya çalışılıyor. Kızlarının vahşice bir cinayete kurban gitmesi ihtimaliyle (genç kızın parmak uçları evine bırakılsa da cesedi bulunamıyor) zaten acıdan yanan aile bir de oğullarının katil yaftası yemesiyle hepten mahvoluyor. Bir süre sonra Lee Dong-Shik delil yetersizliği sebebiyle serbest kalsa da babası kasabanın bir köşesinde kızını beklerken soğuktan donarak can verirken, annesi ise bu kadar acıyı kaldıramayıp felç geçiriyor.

Kız kardeşinden geriye sadece 10 tane parmak ucu kalan, babası donarak ölen, annesi felç geçiren, kendisi de katil damgası yiyen Lee Dong-Shik’in ise delirmekten başka çaresi kalmıyor. Acıdan deliriyor. Ama aklının iplerine sahip çıkamasa da, kız kardeşinin ölüsü veya dirisini ve ona bunu yapanı bulmak zorunluluğuna sımsıkı yapışıp polis oluyor.

Buradan sonra 20 yıl ileri gidip günümüze geliyor hikâye ve sahneye diğer ana karakter Han Joo-Won çıkıyor. Polis teşkilatının en kıdemli 2. amirinin oğlu olan, mükemmel bir öz geçmişe sahip 27 yaşındaki Han Joo-Won’un içinde sadece 2 devriye arabası ve 4 polis memur olan bu küçük kasaba karakoluna tayinin çıkması büyük şaşkınlık yaratıyor. O arada öğreniyoruz ki Han Joo-Won’dan kısa zaman önce de deli depek hareketleri yüzünden rütbesi düşürülen Lee Dong-Shik de Seol’den memleketi Manyang’a gönderilmiş. Ve böylece çiçeği burnunda iki polis partner olup kasabada devriye gezmeye başlıyorlar.

Daha aynı gün kavga dövüş devriye gezerlerken kamış tarlasında 20 sene önceki cinayetlere benzer yeni bir kadın cesedi buluyorlar. Ve böylece mimli Lee Dong-Shik ve esrarengiz yeni çocuk Han Joo-Won arasında başta birbirleri olmak üzere her şey ve herkesten şüphelendikleri nefes kesici bir seri katil avı başlıyor.

Ezberbozan Bir Polisiye

Son dönemde izlediğim başarılı G. Kore dizilerinin genelinde şunu fark ettim; belli başlı klişeleri kullanıyorlar kullanmasına, ama bu kadim klişelerden beslenmek değil, bunları yıkmak ya da bozmak için. Beyond Evil üzerinden yapayım açıklamasını. Klasik zıt karakterli, sürekli atışan iki polisin gizemli bir cinayet soruşturması için bir araya gelmesi ve olayın esrarını beraber çözmeleri, o süreçte de dost olmaları minvalli bir polisiye olacağı izlenimi ile açıldı dizi, tüm doneler de bu klişeye işaret ediyordu.

Biri 40’lı yaşlarında deli, başına buyruk diğeri ise 20’lerinde disiplinli ve kuralcı iki polis gizemli bir seri cinayet davasında bir araya gelirler. Buraya kadar her şey daha önce onlarcası çekilmiş bir klişe, ama hikayenin çatısı bu aşina alana kurulduktan sonra hiçbir noktada “evet şimdi böyle olacak” diyerek beklediğim o kadim klişelerin adımlarını takip etmedi dizi. Hep ters köşe ve şaşırtmacalarla ilerledi finale kadar, final de dahil.

Sanırım yerli dizi sektörünün ihtiyacı olan da bu ince dokunuş; klişeleri tekrarlamak değil, yıkmak için kullanabilme meziyeti. Mesela artık suyu çıkmış holding patronu-sakar asistan çıkışlı bir dizide bir kere de kız holdingin CEO’suna değil de, oradaki bir stajyere aşık olabilir ya da mafya hesaplaşmalarının döndüğü bir hikâyede bu kez bir mafya liderine değil de çetelerle mücadele eden idealist bir savcıya odaklanılabilir. Kimse daha önce tahayyül edilmemiş konular, hikâyeler beklemiyor güzide senaristlerimizden aslında, basmakalıp bir hikâyede bile sadece odak noktasını değiştirebilecek cesareti bulabilseler, spot ışığını daha önce hep karanlıkta kalmış bir noktaya tutabilseler her şey değişir aslında.

Eser Miktarda Spoiler

Çok da dağıtmayayım konuyu, Beyond Evil ana karakterleri Lee Dong-Shik ve Han Joo-Won’a döneyim tekrar. Zıt özelliklere sahip, yıldızı da çok barışmayan iki polisin gizemli cinayet(ler)i aydınlatması gayet klişe bir konu, ama yukarıda da dediğim gibi, eline bir top oyun hamuru alıp kurcalamak gibi bence bu tarz hikâyeler. Elinde evirip çevirdikçe farklı farklı şekiller verebilirsin ona. Lee Dong-Shik ve Han Joo-Won ortaklığının enterasan tarafı ilişkilerinin hiçbir noktasında arkadaş olmamalarıydı mesela. Bu tip ilişkiler kaçarı yok muhakkak çatışmanın arkadaşlığa hatta dostluğa dönüşmesi ile biter ekseri ama Lee Dong-Shik ve Han Joo-Won hiç dost olmadılar, ikisi de yalnız adamlardı ve öyle de kaldılar. Aralarındaki şüphe ve önyargılar süreç içinde erise de yerini samimiyete değil sadece derin bir saygıya bıraktı.

20 yıla yayılmış bir seri cinayet dosyasının iplerini farklı uçlardan yakaladı ve farklı cepheleri didiklediler, bu iki cepheli akış da diziye daha yüksek bir aksiyon kattı. Yakaladıkları iplerin ucu bazen birbirlerininkinde düğümlendi, bu zamanlarda da kafa kafaya tosladılar, Çatışması, aksiyonu, gerilimi yüksek bir polisiye sundu Beyond Evil bu “bir klişeyi eğip bükme ve orijinal bir içeriğe dönüştürme tekniği” ile bana göre.

Bu tekniğin işlediği bir diğer konu ise seri katilin kimliğinin dizinin ilk yarısında ortaya çıkmasıydı. Daha 6. bölümde kör düğümün merkezi olan katille yüz yüze gelince hayretler içinde kaldım. Kimliğinin bu kadar erken deşifre olması hem çok şaşırttı, hem de endişelendirdi açıkçası. Gizem unsuru bu kadar erken çözülürse geri kalan 10 koca bölümde ne izleyeceğim, hikâye akacak mı tıkanacak mı, daha mühimi sıkacak mı gibi tereddütlerim vardı. Ama ne yaptığını bilen bir kalem yazıyorsa başına kurulduğunuz diziyi, endişeye mahal yok:) Ve inanın Beyond Evil senaristi ne yaptığını çok iyi bilen, tüm ipleri elinde tutan, hikâyesini baştan sona örümcek ağı gibi ince ince kurgulamış ehil bir kalem.

Katilin kimliği 6. bölümde deşifre olsa da yeni gizemler, hikâyenin farklı perspektiflerine ait yeni bilmecelerle dizi son bölüme kadar aynı yüksek tempoda aktı. “Canavar”la baş edebilmek için değişmek ve bedel ödemek zorunda kalan iki onurlu adamın hikâyesini soluksuz izledim.

Bu tarz; detayına girince izlememiş olanlar için iştah kaçırıcı hâle gelecek dizileri yazarken mümkün olduğunca genel hatlarıyla bahsetmeye gayret ediyorum. Kendim de gizem, gerilim türü bir dizi, film izlemeden evvel orada burada dolanmıyorum zaten fazla, izledikten sonra okuyorum yorum ya da incelemeleri, öbür türlüsü seyir zevkimden yiyor çokça. Sürpriz kaçırmayan, sıkıntısız bir yazı olsun istediğim için konuyu fazla detaylandırmayacağım.

Oyunculuklardan bahsetmek istiyorum ama. Bana göre Beyond Evil ‘in en güçlü yönü castı kesinlikle. İçinde bir ya da birkaç kalburüstü performans olan çok dizi gördüm de, tüm kadrosu müthiş iş çıkaran bir Kore dizisi ilk defa izledim galiba. Ana karakterlerden yardımcı rollere kadar hepsi hepsi, HEPSİ müthişti. Girift yorucu hatta biraz da boğucu bir hikâyeyi hafifletip tempo kazandıracak, daha da yükseltip boyut kazandıracak kadar sağlamdı tüm oyunculuklar.

Bazı İnsanlar Hep Yalnızdır, Hep Yalnız Kalır

En sevdiğim karaktere de bir minik parantez açmak isterim bitirmeden. İnsan omzuna sığmayacak kadar ağır bir acının altında ezilen ve acıdan deliren Lee Dong-Shik mükemmel tasarlanmış ve oynanmış olsa da kalbimin incesine dokunan karakter Han Joo-Won oldu bu hikâyede. Başlangıçta hiç sevmemiştim üstelik. Zengin, iyi eğitimli, soğuk, ketum ve mikrofobik (mikrop kapma fobisi, masumlar apartmanı-Safiye gibi yani:) bir genç olan Han Joo-Won’la ilgili tek gördüğüm kasıntı bir insan olduğuydu. Lee Dong-Shik’ten şüphelenmekten vazgeçsin de dost arkadaş bir şey olsunlar ezberciliğinde ilk bölümleri devirdim. Ama son düzlükte sırtlandığı yük, geçirdiği dönüşüm ve yürüdüğü sondan çok etkilendim.

Çok hoşuma giden bir detaydan bahsedeyim hatta bu noktada. İlk bölümde Lee Dong Shik’in kasaba eşrafı için ne çok çabaladığını, deliliğinin ardına gizlediği öz benliğinin hâlâ merhamet ve incelikten müteşekkil olduğunu gördük. Sağanak yağmurun altında kaybolan otizmli bir gence çıkarıp kendi ayakkabılarını giydirecek, alzheimer hastası bir ihtiyarı her kaybolduğunda hiç üşenmeden bucak bucak arayacak hatta böyle durumlarda kasabalıların ona ulaşması daha kolay olsun diye herkese kişisel telefon numarasını verecek kadar özverili bir adam aslında bu deli Lee Dong-Shik.

Ama kuralcı ve mesafeli Han Joo-Won onun bu tutumunu görünce yadırgadı, hatta yargıladı. İşle ilgili meselelerde kişisel telefonundan ihbar alabilmesini de eleştirdi. Ve süreç içinde geçirdiği değişimin en somut yansıması ilk bölümdeki bu detaya final sekansında yapılan minik atıfta gizliydi. Son sahneye geldiğimizde Han Joo-Won’un kaybolan bir alzheimer hastasıyla ilgili kişisel telefonundan arama aldığını ve hemen fırlayıp gittiğini gördük.

Geçirdiği bu manidar ve zarif değişim, üstelik başta her şeyini yargıladığı ve eleştirdiği bir adamdan feyz alarak olgunlaşabilmesi diziyi gözümde bir damla yaş, dudağımda da bir minik gülümsemeyle bitirmemi sağladı. Buruk, ama çok gerçekçi ve asil bir sondu. Hatta uzun zamandır izlediğim en tatmin edici, en tamamlayıcı ve “doğru” dizi finaliydi sanırım.





Yorum Gönder

0 Yorumlar